6 Eylül 2010 Pazartesi

Kahve Krizi

kahramanımız iş yerinde her gün bir kaç bardak kahve içip evde kahvenin pek yüzüne bakmamaktadır.derken günlerden bir pazar günü, yakındaki bir alışveriş merkezine gider, kahvaltısını yapar, bir kahve zincirinden kahvesini alır gazetesini okur.havanın yağmurlu olmasından dolayı dışarıda gezinmek yerine evde kitap okumak, oyun oynamak ve film izlemek şeklinde bir teslis oluşturu kafasında.alışveriş merkezinden bu düşüncelerle ayrılırken, markete uğrayıp bir paket hazır kahve almamakla ne kadar büyük bir hata yaptığının henüz farkında değidlir.

aslında eve dönerken kriz ilk sinyallerini vermiştir, fakat yol üstündeki iki market de evde en azından bir kaç fincanlık kahve olduğu düşüncesi ile es geçilmiştir.Evde önce oyun'la iştigal edilir, bu esanada her iki el de dolu olduğundan henüz fincan tutma isteği depreşmemiştir.derken can sıkıntısından, uzun zaman önce indirilen filmlerden biri seçilir.klasik amerikan ailesi sabah kahvaltısı ve bingo kahve, derken bir kaç sahnede daha.o esnada kola içmekte olan kahramanımız kolan'nın içindeki isteği bastıracağını düşünmektedir.ama yanılmaktadır.

filmi izlerken gözüne takılan okumaya devam ettiği kitabın çekiciliğe dayanamayarak, filmi yarısında durdurak kaldığı yerden kitaba geri dönen kahramanımız o esnada ikinci büyük hatasını yapmıştır.kitapdaki tüm karakterler sanki kahve bağımlısıdır.karakterler sayfalar boyunca ellerinden kahveyi düşürmezler, hatta içlerinde abartıp kahve termosu ile gezenler vardır.uykudan önce kahve, uyanınca kahve, çalışınca kahve, kahve de kahve.kahramanımız oturduğu yerden mutfağa gitmeye üşenirken şerefsizler kahve üstüne kahve içmektedir.o esnada mutfakla arası pek iyi olmayan kahramanımızın zihninde, önceki gün tesadüf eseri başka bir konu ile ilgili dolapları karıştırırken kahveyi olması gerektiği yerde göremediğine dair bir flashback oluşur.

bunun üzerine aklında arabaya atlayıp en yakın markete sürüp kahve almaya dair fikirler dolaşmaya başlar.fakat mutfaga gitmeye üşenen birinin bu düşünceleri gerçekleştirmesi pek gerçekçi görünmemektedir.bu düşüncelerle kitabı bırakıp filme gere döner bitirir,ardından başka bir film ve yine kahve için tipler.

en sonunda kahve isteği dayanılmaz hale geldiğinde, mutfağa bir uğramaya karar verir, kahve bulamazsa çay demleyecektir.tekrar kahveyi en son gördüğü yere bakar, bir sürü bitki çayı olmasına rağmen yanında yöresinde kahve kavanozu yoktur.bu biraz garip gelmiştir, en azından boş da olsa kavanoz o civarda olmalıdır.o an aklına geçen hafta valide hanım'ın uğrayıp evi toparladığı gelir.belki de kavanoz kendi düzeninden valide hanım düzenine geçerken yer değiştirmiştir.bir umut mutfak köşe bucak aranmaya başlar.ve evet kahve kavanozu diğer başka kavanozların arasından kendisine bakmaktadır.boş olabileceğine dair bir şüphe ile kavanoza uzanır, ve yine evet boş değildir.Son bir kaç fincalık kahve içini rahatlatır.hemen su ısıtılır ve kahve suyla temas ettiğinde yayılan o koku ciğerlere çekilir.işte bu o ana kadar içtiği en güzel kahvedir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Inception


Tembellik ve Virüs illetinden muzdarip bir şekilde yorgan döşek modunda takılıp, ilaç için eczane köşelerinde sgk'nın online sisteminin çalışmadığı bir günde, sizler için olmasa bile tembelliğimden kurtulmak için ilaç gibi bir konu;

Inception (Başlangıç)
Memento ile akıllalarımızı karıştırıp defter defter okutturan, Prestige ile şaşım şaşım şaşırttıran, Dark Knight'la şövalyeyi gerçek kimliğine kavuşturan Christopher Nolan bu seferde zaten aklımızda olanı aklımıza gayet güzel bir görsel anlatımla sokuyor.

İçerikten önce ambalaj konusunda yorum yapmak gerekirse, 3D nin peşin fiyatına 18 taksitle evlerimize girmeye başladığı günlerde bu filmi sinemada 3d seyretmiş olmayı tercih ederdim.Bu vesile ile filmin 3d versiyonu varda bizim sinemacılar getirmediyse kendilerini elektronik marketlerin Tv ve Blue Ray reyonlarına havale ediyorum.Yok yönetmenin tercihi ise saygı falan duymadan Kadir İnanır'dan 3d çekseydin ulen adlı repliği sarf ediyorum.

Öncesinde bir sürü kaynakta yer almasına, hepimizin bireysel olarak gerçekliği sorgularken kenarından geçtiğimiz "acaba bütün bunlar bir rüya mı?" şekilli sorulara ve Matrix ile birlikte kitlesel anlamda hayatımıza giren bambaşka bir gerçeklik arayışımıza Christopher Nolan diliyle yeni bir soru işareti ekliyor film.

Aslında soru işaretleri birden epey fazla , sonradan düşününce her bir katman ile ilgili, aynı katmanlar arasındaki zamanların geometrik artışı gibi sorular da artıyor.

Memento gibi hikayenin sonundan başlayan bir olay örgüsü, ki allahtan memento gibi ilerlemiyor.Hem giriş hem de gelişme döneminde akıcı bir aksiyon, sonlara doğru hafif tempo düşsede izleyeni çok fazla sıkmadan devam eden bir hikaye ve tüm bunların yanında gayet tutkulu bir aşk.

Kafanızda sorularla gidin izleyin , yeni sorularla çıkın sinemadan.Bir soru da benden gelsin Bu filmlerdeki gibi tutkulu aşklar gerçekten var mı?

15 Nisan 2010 Perşembe

Tembelliğin Kısa Tarihi

Tam da bir sene önce bir başlangıç yaptıktan sonra öylece bırakmışım buraları.Gerçi bir ara dutluktu, kafamdaki hikayelerden birine esas teşkil etmesi amacı ile yazdığım bir şeyler vardı.Zaten siteye girerken karşılaştığınız 18+ uyarısı da bu hikayenin içeriğinden kaynaklanıyordu.Fakat nedense tembelliğim edepsizliğimi galebe çaldı ve tam tamına bir sene önce başladığım yere geri dönmüş oldum.

Tembel insan yaratıcı olur derler ama bu yaratıcılığın bir ürün haline gelmemesi de aslında ortada yaratılan bir şey olmadığı sonucu doğurarak kendi kendini yalanlıyor.Ve böylece kişi (bu durumda ben) kendini sorgulamaya başlıyor.Bu sorgu da şimdilik tembellikten kurtuluş için tembellik döneminde edinilen yaratıcılık vasıflarının bu örnekte yazıya dökülmesi yönünde bir cağrı gönderiyor.

8 Nisan 2009 Çarşamba

Baslarken

Garip bir haleti ruhiye, yer yer kimlik problemleri, yer yer yükselen yer yer dibe vuran duygular.Özlemek özlemeyi unutmak aynı anlarda milyonlarca zıt kutupta milyarlarca farklı düşünce, kenarda toparlanmayı bekliyor.Belki galip gelmeyi , belki de tombala torbasından seçilir gibi seçilip, yazıya dökülmeyi bekliyor.Ve ben tembellik ediyorum.Kendimi ifade ederken en iyi kullandığımı sandığım mecrada ya da mecraya akmıyor bu zihnin nehirleri.

Bu bir ilk yazı, bir başlangıç bu güne kadar kullandığım blogdan uzağa, belki yazım şeklinden de.Mevcut kelimelerden de uzağa belki.Yazmak için yeni ama düşünce olarak epeydir birikenleri ...